*Bu yazı 21/03/2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Mithat IŞIK/Savunma ve Güvenlik Koordinatörü
Ana vatanımız Türkiye diyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) vatandaşları Doğu Akdeniz'in yılmaz serhat bekçileri olarak vatan topraklarına ve Doğu Akdeniz'e kararlılıkla sahip çıkmaya devam ediyorlar. Soydaşlarımız Kıbrıs Adası’nın asıl sahipleridir. 1950’li yıllardan itibaren Yunan ve Rum’un çeşitli baskı ve zulümlerine maruz kalmalarına rağmen korkmadan, yılmadan, çekinmeden şehirlerini köylerini, sınırlı imkanlarıyla korumuşlardır. Rum ve Yunan ikilisi 21 Aralık 1963 yılında Türkleri imha etmek için hazırladıkları Akritas soykırım planını uygulamaya koymuşlardır. Akritas planının amacı adada bulunan Türkleri imha etmek, Enosisin yani Kıbrıs’ın Yunanistan'a ilhakını sağlamaktı. Yunan ve Rumların 21 Aralık 1963 yılında başlattıkları ENOSİS amaçlı saldırılarda 103 Türk köyü işgal edilmiş, 35 binden fazla Türk göçe zorlanmıştır. Türkler adanın %3’ünü oluşturan bölgede 11 yıl sürecek bir kuşatmaya alınmış ve acımasız bir ambargoya maruz bırakılmışlardır. 10 binlerce göçmen çadırlarda, ağıllarda, sinema salonlarında, derme çatma barakalarda yaşamak zorunda bırakılmışlardır. Kanlı Noel saldırılarında TMT(Türk Mukavemet Teşkilatı) liderliğinde eli silah tutan herkes köylerini, mahallelerini, kasabalarını, ailelerini korumak için direniş mevzilerinde savaşmışlardır. Bu saldırılarda Türk kuvvetleri alayında görevli Tabip Binbaşı İlhan’ın eşi ve 3 küçük çocuğu gizlendikleri banyoda Rumlar tarafından katledilmiştir. Katliamın yapıldığı ev bugün barbarlık müzesi olarak ziyaret edilmektedir. Bu saldırılarda kumsal bölgesinde 8 sivil katledilmiş 200!’ den fazla sivil Türk, Rum ve Yunan saldırganlar tarafından esir alınmıştır.
Kanlı Noel saldırılarında 364 Türk katledilmiştir. Akritas soykırım planının hazırlanması emrini bizzat Makarios vermiştir. Akritas planını İçişleri Bakanı Yorgociş Akritas kod adı ile bizzat kendi hazırlamıştır. Ortak cumhuriyetin Meclis Başkanı Klerides Hiperidis kod ismini kullanmıştır. Yunanlı General Karayannis’e bağlı 5.000 kişilik gizli bir terör ordusu da Yunanistan tarafından etnik temizlik yapmak amacıyla eğitilip silahlandırılmıştır. Kısacası Kıbrıs devletinin Rum Cumhurbaşkanı, Rum bakanları, Rum ordusu, Rum polisleri devletin Türk ortağına karşı kanlı bir darbe yapmıştır. Londra ve Zürih anlaşmaları ile kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne darbe yapan, Türklere soykırım uygulayan Rum siyasiler tutuklanıp uluslararası mahkemelerde yargılanmaları gerekirken tüm dünya ve Birleşmiş Milletler Rumlardan oluşan gayrimeşru yönetimi Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanımaya devam etmişlerdir.
20 Temmuz 1974’te yapılan kutlu Barış Harekatı ile Türkler Rum esaretinden kurtulmuştur. Bugün Kıbrıs’ta 2 devlet vardır. Türkler kendi devletleri olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır. Federasyon görüşmeleri de bitmiştir. Tekrar gündeme getirilmesi yanlıştır. Rumların ve Türklerin bir arada yaşaması mümkün değildir. KKTC tanınmadan, Türklerin egemen eşitliği kabul edilmeden, ambargolar kalkmadan Rumlarla masaya oturulmaz. Rum ve Yunan ENOSİS’ten vazgeçmemiştir. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Makarios ve Akritas örgütü yıkmıştır. Kıbrıs’ta federasyon ölmüştür. Tekrar diriltmeye çalışmak Türk milletine ihanettir. Doğru çözüm egemen 2 ayrı devletli çözümdür. Kıbrıs Türklerinin bağımsız devleti Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir. Ortadoğu’da devletleri bölüp parçalayan emperyalistlerin Kıbrıs’ta birleştirme çabasında olmaları kabul edilemez. Türkiye zaman kaybetmeden KKTC’de ;
KKTC’nin, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki serhat bekçisi olduğunu unutmayalım. Yaşasın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti! Tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi şükranla anıyorum. Nur içinde yatsınlar. Emanetlerini korumakta kararlıyız.
Bu site içeriğinin telif hakları Stratejik Düşünce Enstitüsü’ne ait olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak alıntılar dışında önceden izin alınmaksızın hiçbir şekilde kullanılamaz ve yeniden yayımlanamaz. Bu sitede yer alan SDE'nin kurumsal bilgileri ile SDE Akademik Personeli'nin çalışmaları dışındaki diğer görüş ve değerlendirmeler, yalnızca yazarının düşüncelerini yansıtmaktadır; SDE'nin kurumsal görüşünü temsil etmemektedir.